Bilinen tüm kuralları yıkarak alışılmışın dışına çıkmayı her seferinde başaran Michelangelo Merisi da Caravaggio, 1605 yılında, batı resminin önemli figürlerinden biri olan Aziz Jerome’u çalışma odasında resmetti.
Barok sanatın öncüsü olan Caravaggio, sıra dışı yaşamı, kişiliği ve resimleriyle döneminde hem çok sevildi hem de nefret edildi. Ele aldığı her konuda inançlı insanları kızdırmayı başaran ressam, sadece resimleriyle değil, sosyal yaşantısında yaptıklarıyla da toplumu karşısına alıyordu. Dolandırıcılık, gasp, adam yaralama, haneye saldırı, çete kurma, cinayet gibi suçları bulunan sanatçı ‘Aziz Jerome Çalışma Odasında’ adlı eserinde en sakin ve durgun eserlerinden birini ortaya koyuyor. Eseri anlatmadan önce, eserin ortaya çıktığı dönemden biraz bahsetmek istiyorum. 16. YY sonlarında doğru ortaya çıkan Protestanlığın, Hristiyanlığı bir bıçak gibi ikiye kestiği oldukça karmaşık bir dönemdi. Vatikan’daki Katolik inancın karşısında Martin Luther’in Reform hareketiyle ortaya çıkan Protestanlık dini tasviri yasaklıyordu. Buna karşılık Vatikan’daki Katolik Kilise ise ‘Karşı Reform’ hareketi başlatarak dini resimlerin sayısını çoğaltma girişimine başladı. Kilise, duygu yönünden izleyiciyi çok etkileyecek resimlere ihtiyaç duyuyordu ve tam bu sırada Roma’da genç ve cesur bir ressam, tiyatro oyuncuları gibi güçlü ve hareketli duruşlar sergileyen figürlerini simsiyah bir arka plan önüne yerleştiriyor, güçlü bir ışığı da bir yarıktan süzülüyormuşçasına bu figürlerin üzerine düşürüyordu.
Caravaggio adındaki bu sanatçı daha önce Rönesans döneminde denenen ama çok da başaralı olunamayan teatral ifadeleri mükemmel bir şekilde tuvale yansıtabiliyordu. Onun figürleri öyle hareket ediyordu ki neredeyse tuvalden fırlayacak gibi gözüküyorlardı. Şiddet dolu bazı sahnelerinde kanlar fışkırıyor, sağa sola düşen kadehlerden akan şaraplar ve sular sürekli akmaya devam ediyor gibi gözüküyordu.
İzleyiciyi duygu yönünden vuran eserleri mükemmel olsa da bu genç ressam asla durdurulamayan bir öfkeye ve saldırganlığa sahipti. Kendi resimlerini taklit eden sanatçıların üzerine kızgın yağ döküyor ve onlara saldırıyordu. Kılıç taşınması yasak olan yerlerde kılıç taşıyor ve ona sahip çıkan güçlü kardinaller sayesinde her türlü suçtan sıyrılıyordu. Adını doğduğu köyden alan Caravaggio, böyle bir dönemde kılıcını rakiplerine karşı savururken fırçasını ise Protestan Kilise’ye savuruyordu. Yaptığı resimler, kutsal figürlerin tasvirini yasaklayan Protestanlığın karşısında Katolik Kilise için adeta karanlık birer silaha dönüşüyordu. Vakitan’da bulunan kardinaller her ne kadar bu asi sanatçının huyunu suyunu beğenmeseler de yaptığı resimlere hayranlık duyuyorlardı. Caravaggio’nun 1605 yılında yaptığı ‘Aziz Jerome Çalışma Odasında’ adlı eseri onun en sakin ve durgun eserlerinden biriydi. Peki Aziz Jerome kimdi ve neden bu yıllarda yalnızca Caravaggio tarafından değil de diğer sanatçılar tarafından da sıklıkla resmediliyordu? Dört Latin Kilise babasından biri olarak kabul edilen bu aziz İncil’in Latin çevirisini yapması ile biliniyordu. Bu nedenle batı resim sanatında onu kimi zaman bir keşiş kimi zaman da çalışma odasında çeviri yapan yaşlı bir erkek figürü olarak görebilirdiniz. ‘Vulguta’ olarak da bilinen yaptığı çeviri kitap da Protestanlar tarafından eleştirildiği için Vatikan bu azizin tasvirleri ile ilgili çok sık sipariş veriyordu. Aziz Jerome ile dalga geçen Protestanlar aynı zamanda bu azizin Bakire Meryem’i de yücelttiğini ve gereksiz bir şekilde propagandasını yaptığını söylüyorlardı. Doğal olarak Katolik Kilise de Protestanlığın hedef aldığı bu azizi bir sembol haline getirmeye çalışıyordu.
Tüm Romalı ressamlar gibi Aziz Jerome’u Caravaggio da resmetti ancak kendi üslubunda…
Birçok İtalyan ressam Aziz Jerome’u sembolü olan bir aslan ile resmederken, Caravaggio bu sembolü resimde göstermeyi tercih etmedi. Çünkü Caravaggio gökselliği, kutsallığı bulunan figürleri yeryüzüne indirgemeyi seviyordu. O resimlerindeki havarileri ve kutsal azizleri sokaklarındaki dilencilerden ve şarapçılardan, Meryem Ana figürlerini ise çok yanından tanıdığı fahişelerden model alarak resmediyordu. Aslan hikayesine dönecek olursak; Aziz Jerome, patisine diken batan ve acı çeken bir aslana yardım etmiş ve bu dikeni çıkarmış. Bu nedenle aslan da bir daha azizin peşini hiç bırakmamış. İşte bu hikayeyi gerçeğe yakın bulmamış olacak ki Caravaggio bu tasvirde aslana yer vermemiş. Bununla birlikte eserin sade bir anıtsallığa sahip olduğunu ve eklenecek olan bir aslanın bu anıtsallığı bozabileceğini görebilirsiniz. Normalde ele aldığı dini figürleri çok daha uçuk bir dille ele alan Caravaggio bu tasvirinde çağdaşlarından çok da aykırı bir dil kullanmaz. Azizi Jerome’u yaşlı, uzun sakallı ve zayıf bir erkek figürü olarak yansıtır. Yarı çıplak olan aziz bir çalışma masasında, önünde duran üç adet büyük kitaba dikkat kesilmiş halde çeviri yaparken tasvir edilmiştir. Anlık ve teatral etkileri yansıtmayı seven ressamımız Aziz Jerome’un ne kadar dikkatli çalıştığını yüz ifadesi ile etkili bir şekilde aktarmayı da başarıyor. Kutsal Kitabı dikkatli bir şekilde okuyup çeviri yapan Azizin başını üzerine ise ince ve belli belirsiz bir hale görüyoruz. Belki de çalışmaktan, kendini adamaktan ne kadar zayıfladığını, yemeden içmeden kendini işine verdiğini göstermek için Azizi bir deri bir kemik tasvir ettiğini görüyoruz. Aziz bu şekilde çalışarak dünyevi zevklerden de uzak durmuş ve nefsini kontrol altına almıştır. Üzerindeki kıyafet ise bir keşiş kıyafetidir ve nefis ile ilgili söylediklerimi destekler nitelikte figürü mütevazı gösterir. Normalde diğer ressamlar bu azizi her yerin kitaplar ve kağıtlarla çevirili olduğu bir çalışma odasında resmederken Caravaggio arka planı her zaman olduğu gibi karanlığa gömmüş ve dramatik bir ışığı azizin üzerine düşürmüştür.
Caravaggio, azizin üzerindeki sadeliği kompozisyonun genelinde de yakalamak için gereksiz nesnelere yer vermekten kaçınmış ve masanın üzerine; dünyevi yaşamın geçiciliğini sembolize eden bir kurukafa yerleştirmiştir. Azizin saçlarının dökülmüş olması, idealize bir görünümden uzak olması bize dünyadaki hayatımızın geçici olduğunu hatırlatırken, aynı zamanda azizin başı ile kurukafa arasında bir bağ kurmamızı sağlar. ‘Memento Mori’ yani ‘Ölümü Hatırla’ düşüncesi bu dönem eserlerinde de oldukça yaygın kullanılır ve her zaman kurukafa ile sembolize edilir. Ölümü hatırlamak, bu dünyada geçiciliğimizi unutmamamız gerekmektedir. Aziz Jerome gibi yok olup gittiğimizde bu dünyaya sadece din için yaptıklarımız kalmaktadır. İşte bu anlatımı seyirciye sade bir biçimde sunmak isteyen Caravaggio masanın üzerine bir kurukafa yerleştirmiştir. Aziz Jerome ölümlü hayatı boyunca çalışmıştır ancak ondan geriye kalan tek şey tanrının sözleri olmuştur…
Okuduğunuz için teşekkürler, sanatla kalın.?