Sylvia von Harden
Sylvia von Harden, kendisini resmetmek isteyen Otto Dix’e sordu; ‘Yani siz benim donuk gözlerimi, büyük kulaklarımı, uzun burnumu, ince dudaklarımı, uzun ellerimi, kısa bacaklarımı ve büyük ayaklarımı mı resmetmek istiyorsunuz? Neden? Kimse beğenmesin, hatta korksun diye mi?
Otto Dix’in resmetmek istediği de tam olarak bunlardı. Bu sıra dışı kadını tuvaline aktararak ona sanat tarihinde eşsiz bir yer sunmak istiyordu. Berlin’de çok sık gittiği Romanisches Cafe’de her gün gördüğü Sylvia von Harden’ı Almanya’da yaygınlaşan ‘Yeni Kadın’ düşüncesinin vücut bulmuş hali olarak görüyordu.
Bu yüzden de şair, eleştirmen ve gazeteci olan Sylvia’nın dönem içinde sıra dışı görülmüş imajını Yeni Nesilciliğin güçlü renkleri ile tuvaline aktarmayı başardı. Burada gördüğümüz gerçekçi bir portreden çok daha fazlasıdır.
Yeni bir tarza sahip güçlü kadının toplumsal statüsünün portresi gibidir. Sylvia, 1920’lerde Avrupa toplumunun görmeye pek de alışkın olmadığı karakteriyle yoğun bir ilgi çekiyor. İşine olan bağlılığı, erkekler gibi davranması, sigara içmesi, evlenme idealleri olmayan, anti-kapitalist tarzı ile ne kadar cesur bir kadın ise Dix’de onun resmini yaparak Almanya’daki ‘Yeni Kadın’ anlayışına cüretkar bir destekte bulunuyor.
Sylvia, son derece erkeksi ve sert görünebilir. Ancak bulunduğu kafenin duvarları ve kadının giymiş olduğu kıyafetin renkleri ön planda duran sert mizaçlı figürümüz ile güzel bir kontrast yakalıyor. Toz pembe duvarlar önünde, siyah kısa saçları ve sert yüz ifadesi ile Sylvia, yanına gidip ateş istemeye bile çekineceğimiz bir görüntü sunuyor.
Resimde kullanılan agresif renkler, kullanılan figür ile uyum içindedir diyebiliriz aslında. Son derece erkeksi oturan Sylvia von Harden, poz vermek için çok uğraşmamış sanki. Vücudu dik bir pozisyonda değil, aksine bir kambur duruyor. Normalde resmedilen insanlar bizlere doğru hafifçe tebessüm ederler anca Sylvia, sevmediği birine ya da sevmediği bir şeye bakar gibi resmedilmiş. Sanki canını sıkan bir şey görmüş de suratını ekşitmiş gibi gözüküyor. Hatta elbisenin tüm vücut hatlarını kapattığını görüyoruz.
Saçlarının kısa olması da Sylvia’nın erkeksi görünümünü iyice güçlendiriyor. Çorabı da elbisesinin altında toplanmış vaziyette ancak Sylvia’nın bunu da umursamadığını söyleyebiliriz. Gözünde ise o dönem erkeklerin kullandığı bir tek camlı gözlük var. Bu gözlüğü bir kadının takması o dönem için çok ama çok ender rastlanan bir şeydir. Bu gözlük onun bir iş kadını, bir yazar ve gazeteci olduğunu vurguluyor. Aslında bir elbise giymiş olması dışında kadınlığını vurgulayan herhangi bir işaret ile karşılaşmıyoruz. Elinin kolunun duruşu ve genel olarak oturuşu ile de kadınsı özelliklerini bir şekilde bizden saklamayı başarıyor.
Özellikle sigara içen eline bakarsak bu erkeksilik özelliği daha da artmaya başlıyor. Parmaklarında evli olduğuna dair bir yüzük falan bulunmuyor. Aksine erkeklerin taktığı gibi şık bir yüzük görüyoruz parmağında. Bu da Sylvia von Harden’ın evli olmadığını hatta çocuksuz olduğunu bizlere anlatıyor. Bu dönem için bunlar oldukça büyük farklar. Sylvia’nın istediği zaman istediği yere gidebilecek bir kadın olduğunu da gösteriyor o dönemin toplumuna. Bakması gereken bir ailesi, çocukları olmadığını anlatmaya çalışıyor.
İçki ve sigara içmesi için de herhangi bir sakınca yok elbette bu yüzden. O dönem Almanya’da kadınların sigara içmesi toplum tarafından çok ayıp görülen bir davranış durumundayken Sylvia’nın sigarayı gözümüze sokacak şekilde tutması da yine bir başkaldırıdır. Burada verilen en önemli mesaj, Sylvia’nın bir cafede yalnız başına oturması aslında.
Herhangi bir partnere, yoldaşa, destekçiye ihtiyacı yok gibidir. I. Dünya Savaşı sonrasında Almanya’da başlayan ‘Yeni Kadın’ düşüncesinin vücut bulmuş hali diyebiliriz. Oturduğu sandalye ise Sylvia ile zıtlık oluşturacak özelliklere sahip. İnce tasarımı, kıvrımlı ve yumuşak hatlarıyla daha kadınsıdır. Bu da Sylvia’nın sert görünümü ile bir zıtlık oluşturmaktadır.
Savaşın ressamı olarak bilinen dışavurumcu Otto Dix, I. Dünya Savaşı sonrası her ne kadar dışavurumcu eserler yapsa da bunun gibi Yeni Nesilci resimler yaparak dikkatleri üzerine çekiyordu. Özellikle toplumsal bir konuda her zaman kafede karşılaştığı Sylvia’yı bu anlamda resmetmek istemesi onun yeni fikirlere açık bir modern sanatçı olduğunun da kanıtıdır. Sylvia von Harden’nın yanına gitmiş ve onu resmetmek istediğini söylediğinde ters bir yanıt almış. Ancak yine de vazgeçmeyerek onu resmetmeyi başarmıştır.
Sylvia’ya göre bir ressamın kendisini resmedecek hiç bir gerekli sebebi yoktur. Kendisini çirkin ve göze hitap etmeyen biri olarak tanımlar. Ancak Dix’in amacı da onu görsel bir güzellik olarak değil, güzel bir fikrin mükemmel şekilde vücut bulmuş hali olarak sanat tarihine geçirmek ister.
Okuduğunuz için teşekkürler. Sanatla kalın.